Page 8 - e mushaf TR pdf
P. 8

004
          Bakara /25 – İman edip   Cüz  01  02  03  04  05  06  07  08  09  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  Bakara /27 – Bu
          makbul ve güzel işler   2-Bakara Süresi           Yaprak 02B  Cüz 01   Süre 02  Sayfa 004  fâsıklar o kimselerdir ki
          yapanları müjdele:                                                                         Allah’a kesin söz
          Onlara içinden ırmaklar    Bu Cüz Yaprağa git  01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 Hizb 01 02 03 04  verdikten sonra
          akan cennetler vardır.                                                                   sözlerinden dönerler.
          Öyle cennetler ki ne                        ِ                                               Allah’ın riayet
                                                             و
                                                         َ
          zaman, meyvelerinden             ﴾٢﴿        ةرقبعلا ةروس         ﴾٢﴿             4       edilmesini emrettiği
          kendilerine birşey                            َ َ   َ و                                   ilişkileri keserler ve
          ikram edilirse: “Bu,                                                                      yeryüzünde fitne ve
          daha önce de dünyada                                                                      fesat çıkarırlar. İşte
          yediğimiz şey!”                                                                              bunlar ziyana
                                           ة
          diyecekler. Oysa bu,   ة       ة ح ل           ة                   ن       ة ح              uğrayanların ta
          onların aynısı olmayıp,  تا  ــ حن ـ    ةج  م  ـــ  ه ـ ف  ل نا      ت اةح   ل اص ـ ح ـ ـ  لا اول  ــ ــ  م ـ ـ  ةعةو      ـ او ن  ةما  ن  لا ي ذـ ي ــ ة  رحشةبةو  kendileridir. [2,63]

          benzeri olarak
          kendilerine                                                                                 Bakara /28 – Ey
          sunulacaktır. Orada                                                                      kâfirler! Allah’ı nasıl
          onların tertemiz eşleri                         ة ح       ة ف                          inkâr edebilirsiniz ki siz
                                                              ۜ
          de olacak ve onlar   ة  ةث ــ ةم ـ  ةر      و  م ا ـــ فن ــ ــ اةه  م ــــ فن   ق ز ر ام  ــ ل ـ ة   ك   را  ــــ ةه ـ  فنلااةه  ي  ةت ـــ فج ر ي    م ــ فن   ةت ــ فح ــ  ت ـــ ـ  ölü iken size hayatı
          orada devamlı                                                                          veren O’dur. Şunu bilin
          kalacaklardır.                                                                            ki tayin ettiği vâde
                                                                                                  gelince sizi öldürecek,
             Cennetlikler için,                                      ة                               yine diriltecek ve

                                                                        ة ح

                                   ـ
          cennetlerde tertemiz, pampâk
          eşler, yani erkekler için hanımlar, هـــــ  ب  او  ت ا ةو   ل  ةق ن ـــ ف ـــ ــ فب ــ  ـ ــ ــ ةن ـ  م  ا  فق ز  ر   ي      لا ي ذـــ   اذ    نه  ــ ــ ـــ    ل اةق ـ  او       اىق فزر  sonunda O’nun
                            ي

                                                                                       ۙ
          hanımlar için kocalar vardır.                                                                  huzuruna
          Bunlar sadece temiz değil, her                                                             götürüleceksiniz.
          yönden temizlenmiştirler. Hem
          her türlü maddî pisliklerden hem                                                          [52,35; 76,1; 40,11;
          de ahlâksızlık, geçimsizlik gibi                                                        45,26] {KM, Hezekiel
          manevî kirlerden. Dünyada da bu          ة ة            ا ل        ة
                                              ة
          mutlulukların benzeri bulunabilir.  يف ــــ ي ــ اةه  ــــ فم   ه ةو    ةر  ــ ط ــ حه ـــ   م   ج ا ةوفزا  ا  ــ ي ــ ةه ـ  ـــ  ه ـ يف  فم  لةو  اه   م ــــ ةت ــ ـــ ـ اۛش    ب ـــ ى  37,1-14; İşaya 26,19;
          Fakat başta gelen önemli fark,                                        ۜ                Daniel 12,2-3. Yuhanna
          dünyanın geçiciliğine karşı,                                                           5,21; Romalılara 4,17}
          cennetin daimî olmasıdır.
          Birtakım kimseler, bu gibi
          müjdelerde, bilhassa yemek,                                                                   Bakara /29 –
                                                         ف ل
          içmekten, kadınlardan                                          ن ة  ة     ة
                                                                            ح ي
          bahsedilmesine itiraz etmek   ــ ىة  ۛضو ع  ةم ل  ةم بر  ـ ف ض ـ ۛ ـ ةث ـ ى ـ ةب ا ــ ــ ـ  ةي نا  يـفحةتس  ة ح لا   ل   ةي ـ ف   نا ﴾٢٥﴿ نو د ـ ـ  ل اةخ  O’dur ki yeryüzünde
          istiyorlar ve: “Dine ait duygular,                اي                                    bulunan her şeyi sizin
          insanı bunlardan kesip, yalnız
          ruhanî lezzetler ile uğraştırmalı”                                                         için yarattı. Sonra
          diyorlar. Fakat şurası gariptir ki,                                                    iradesi yukarıya yönelip
          böyle diyenlerin hepsi bedene ait                                                          orayı da yedi gök
          bu iki çeşit zevk için can                                  ة
                                                                          ة ة
                                                                                                     halinde sağlamca
                               م ـ ف
          Halbuki bu müjdeler, görüldüğü  ن ح ق  ــ ةح ـــ  ف  ـ لا  ه ة ل ة  ة  ــ ةي ـ فع ـ ل ـ ـ  ةف  او ن  ن  ح لا ي ذـ ي ـ ةن    ةما ــ    احم اةف   ا  ةق فو ــ ةه ـ  ـــ ةف ام  ةف ـــ ـ ة  nizama koydu. O her
                                          حنا  نو م
          verenlerin yanında ortaya çıkıyor.
          üzere, her yönü kapsayan                                             ۜ
          eksiksiz zevkleri bir araya                                                               şeyi hakkıyla bilir.
          getirmektedir. Ve âhiret                                                               [41,9-12] {KM, Tesniye
          zevklerinde dünyadaki                                  ف                                10,14; I Krallar 8,27}
          zevklerden hiçbirinin benzerinin
          eksik olmadığını ve bunun   ل ا  ة                                 ة ح  ة ل

          karşısında dünyaya ait   ةد اةر ا   اةذاةم   نول و ق  ـــــــ ةي ــــ  ةف    اور  ــ ةف ـــــ  ك        لا ــ ي ذـــ ي ـــ ةن   احم اةو فم    ۛ   حبةر ــ ه ـــ  Yeryüzünde mevcut
          şehvetlerin âdiliğini, çirkinliğini                                                      herşeyden insanlar için bir
          de gösteriyor.                                                                           faydalanma yönü vardır. Bu
                                                                                                   faydalanma şekli bazısında
                                                                                                   müsbet, bazısında menfi bir
          Bakara /26 – Allah                                                                      durumdadır. Hepsinin faydalı
          gerçeği açıklamak için                                    ح             ة         ن     olması, herbirinin, her şekilde
          bir sivrisineği, hatta   ۜ  يهــــ   ةك ــــ ييث ــ اىر   ب  ي  ـــــ فه ـــ ي د  ةيةو  اىر  ةك   يثــ ي ـــ  يهـــ  ب ل  ض ـــ      ي ل  ـــ ةث ـــ ى ــــ  ةم اذ   ب ــــ نه ـــ    ح لا  ve herkes için faydalı olması
          onun ötesinde olan bir                                          ۢ                        demek olmaz. Bir kısmında
          şeyi misal getirmekten                                                                 zararlı olma durumu da vardır.
          çekinmez. İman edenler                                                                    Haram kılınan şeyler ile
          onun Rablerinden gelen   ة                 ة  ل ح                 ة        ح           kazanılmış şahsî mallar dışında
                                                                         لا لا
          gerçek olduğunu      ـــ فه ـــ ةد  ةع نوض  ةي ن  ا ل ي ذــ ي ــ ة ــ فن ــ  ق ــ ــ    ﴾٢٦﴿ يــ ةن  ـ ي قـ     ـ ةف ـ س ا  ف ح ي  ايهـــ     ـ ـــ ض ـ  ب ل   ي اةمةو  dünyadaki herşey mübahtır.
                                                             ۙ
          bilirler. Kâfirler ise                                                                   Buna Fıkıh ilminde ibahe-i
                                                                                                    asliyye denir ki dayandığı
          “Allah böyle misal                                                                      başlıca naslardan biri bu âyet-i
          vermekle ne                                                                               kerimedir. “Canlar, ırz ve
                                                                                                    namusun dışında, varlıkta
          kasdediyor” derler.                                                                     aslolan, mübah olmadır. Özel
                                        ة
                                                                                            ن
          Allah bu misal ile   ة  ــــ ر  ةما  ا ـ ا ل  ةم     ن و  ـــــ  ع ـ  ة  ــــ فق ــــ ط  ةي ةو        ــــ يه      د    ن   م ـــ ف ةب  ـــــ فع ـــ   ي م ــــ ي ــــ ةث ـ  ق  ا    ح لا  bir haram delili bulunmadıkça,
          birçoklarını şaşırtır,                                                                     mübah ile amel olunur”
          yine onunla bir                                                                          şeklindeki fıkıh kaidesi bu
                                                                                                    âyetten alınmıştır. Yalnız
          çoklarını yola getirir;                                                                   akıllara kalsaydı kimi hep
          ancak bununla                        ا                                                 mübah der, kimi hep haram der,
                            ة
                                                                ة
                                                                             ة
                                                                                    ف ل
                                             ة ن
                                     ف
                                                        ة ف
                                                                                            ن
          fâsıklardan başkasını   نورساةخلا  م ـ  ه ك ئللوا ضفرل ا ي ف ن و دسف  ـ ــ ف   يةو لۛصوي نا    ب ايهــ   ح لا  kimi de şaşırır kalırdı. Nitekim

          şaşırtmaz. [22,73;                        ۜ                                               vahiy aydınlığından uzak
                                                                                                    yerlerde böyle olmuş ve
          29,41; 14,24; 74;31;                                                                   olmaktadır. Burada şuna dikkat
          13,19-25]                                                                               etmek gerekir ki bu serbestlik,
                                                                            ذ                     insanların tümüne eşit olarak
                                                                                                   yapılmış, insanlar insan için
             Fısk kelimesinin sözlük   ة             ل               ة ن                           yaratılmamış ve birbirlerine

          anlamı “çıkmak, huruc etmek”    ث م  ة   ـــ ىت ةو ـ ةف ا ـــ فحا ــ ةي ــ  ك ا ـــ ف ـــــ حم  فما م  ــ فن ــ  ت ــ ف   كةو    ح لا ب  نور   ف ــ  ك    ةـت  ةك ــ في ـــ ۛ ف   ﴾٢٧﴿  mübah kılınmamıştır. Bunun
          dir. Nitekim delikten çıkan   ۛ                                                         için insanların canları, ırzları
          farelere “fâsıklar” denir. Dini                                                          birbirlerine mübah değildir.
          terim olarak fâsık “büyük günah
          işlemek suretiyle Allah’a itaat                                                          Hatta bir insan kendi canını,
          çizgisinden çıkan” mânasınadır                           م                 م               ırzını bile dilediği gibi
          ki küçük günahlarda ısrar etmek   ة                                                       kullanmaya izinli değildir.
                                           ة
                                                           لا حم
          de bu bölüme girer. Şer’î   ي  ح   ه ةوـ لا  ي ذـ  ﴾٢٨﴿ن و ع ـــ ةج ر  ـ في ـ  ت  ه ــ  ة ي ة  فم  ث  ــ  ك  ة   ث فم ــ   حم  ي ـ فح ــ يي ـ ـي  ك  ـتي   ي ي مـ  İnsanlar, kendileri için değil
          bakımdan fıskın üç derecesi                ف                                                 Allah’a kulluk için
          vardır. Birincisi: Günahı çirkin                                                              yaratılmışlardır.
          saymakla beraber, ara sıra günah
          işlemek. İkincisi: Üzerine
          düşerek devamlı günah işlemek.                                                             Yedi gök: Müfessirlerin
          Üçüncüsü: Çirkinliğini inkâr      ا                                      م              çoğuna göre dünyanın üstünde
                                                                      ة ف
                                                   ة
          tabaka küfür derecesidir. Fâsık bu  ء  ة ا  ـ ح س ـ ةم ـ ا  لا ى ـ ة ي  ـ ةت ـ و  ف سا حم   ث  اع  ي م ـ ي ـ ى ــ  ةج  ضفرل ي ــ  ف اةم  فم ك ة ة ـ ـ  ةخ ـ  bütün yıldızların süslediği
                                                                                       ل ـ ل ةق
          ederek yapmaktır. Bu üçüncü
                                        لا ىن

                                                                                                   maddî âlemin hepsi bir gök
          duruma gelmedikçe Ehl-i sünnet                                                          olup, yedi semanın birincisidir.
          mezhebinde kendisinden mü’min                                                            Ve bunun ötesinde bundan
          adı alınmaz. Şu halde fâsık vasfı                                                        başka altı sema daha vardır.
          içinde kâfirler bulunacağı gibi,                                                       “Biz dünya semasını yıldızlarla
          imanını kaybetmemiş olanlar da            م
          bulunabilir. Mu’tezile                  ح                              ة     ن           süsledik.” [37,6] âyeti de bu
          mezhebindekiler bu kısmı ne   ﴾٢٩﴿   ۛ  ــيــ  م  ــ يل  ةع  ءي  ل   ۛش ــ ف  ك  ـــ  ب ةو   هةو    ت اةو  ــ ن م ــ  ۛس ةع    ۛس ـ فب ــ  ةف ــــ ۛس ــ يحو ـ  ه ـــ  حن  mânada açıktır.
          mümin, ne kâfir saymayıp, ikisi                      ۜ
          ortası saymışlar. Hâriciler ise,
          üçünü de kâfir saymışlardır.
                         Önceki Sayfa   Önceki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Sayfa
                   Sayfa Başı                                                                   index Alfabetik
          004
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13